Dolar kuru bu defa sadece gözünü değil kulağını açtı!

dolar-kuru-bu-defa-sadece-gozunu-degil-kulagini-acti!

Bu hafta borsa, dolar kuru ve faiz piyasaları için en kritik haftalardan biri. 22 Haziran Perşembe günü yapılacak olan Para Politikası Kurulu toplantısının ardından açıklanacak olan politika faizi kararı, tüm piyasaların kaderini belirleyecek. Hem hisse senetleri hem de dolar/TL kuru tarafında beklentilere ilişkin ilk fiyatlamalar yapıldı.

Yukarıdaki infografikte de görüleceği üzere yabancı yatırımcılar da politika faizinin ilk toplantıda gelebileceği seviyelere ilişkin tahminlerini ortaya koymuş durumda. Bu durumda akla ilk şu soru geliyor: Madem tahminler yapıldı, tahminlere ilişkin fiyatlamalar da hem hisse senetleri hem de dolar kuru tarafında hesaplamalara dahil edildi, bu durumda artık perşembe günü piyasayı etkileyecek bir şey kalmadı mı?

Tam tersine; burada ciddi bir risk-fırsat ikilisi duruyor önümüzde. Hem içeriden hem de dışarıdan gelen yeni analiz notlarında halen fiyatlanmamış aynı noktaya dikkat çekiliyor: Açıklanacak olan faiz seviyesi kadar TCMB’nin yeni iletişim dilinin ne olacağı ve faiz kararına ilişkin özet politika metninden hangi ifadelerin kullanılacağı hayati önemde. Yani yatırımcıların sadece gözü değil artık kulağı da perşembe gününde olacak. Merkez Bankası’nın ne karar vereceğinin ötesinde ne söyleyeceği ve nasıl söyleyeceğiyle de ilgileniyor piyasalar. Bu dil ciddi bir fiyatlama potansiyeli de yaratıyor.

Deutsche Bank: Faiz artışınının boyutu ve dili eşit önemde

Örneğin Deutsche Bank, TCMB’nin faiz artış patikasına dair tahminlerine yer verdiği bir rapor yayımladı. Banka bu haftaki toplantıda faizlerin yüzde 20’ye çıkarılmasını beklediklerini ancak faiz artışının boyutu yanında TCMB’nin iletişim dili gibi faktörlerin de eşit derecede önemli olduğunu belirtti.

Deutsche Bank, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artış patikasına dair öngörülere yer verdiği bir rapor yayımladı. Banka TCMB’nin bu hafta politika faizini 1150 puanlık artışla yüzde 20’ye çıkarmasını; Temmuz ayında ise piyasa tepkisine bağlı olarak ilave bir 500 baz puanlık artış beklediklerini kaydetti.

Deutsche Bank, Christian Wietoska imzalı 16 Haziran tarihli raporda, bu faiz artışlarının ardından yılın geri kalan kısmında politika faizinin yüzde 30’a çıkarılması için alanı olacağı değerlendirmesine yer verildi.

Öte yandan bankanın raporunda, diğer ihtimallerin de değerlendirmeye alındığı belirtildi. Deutsche Bank, bu haftaki toplanti için baz senaryo olarak ortaya koydukları yüzde 20’lik faiz tahmini yerine faizin biraz daha az agresif bir adımla yüzde 18’e ya da çok daha agresif bir hamle olarak önden yüklemeli bir adımlar yüzde 25’e yükseltilmesi ihtimallerinin de gözardı edilemeyeceğinin altını çizdi.

“Gaye Erkan’ın parasal sıkılaştırma taahhüdü metinde aranacak”

Raporda reel faizlerin negatif bölgenin derinlerinde kalmaya devam edeceği ve TCMB’nin TL mevduat faizlerine sadece yetişmeye çalışacağına dikkat çekilerek faiz artışının boyutu dışındaki faktörlerin de eşit derecede önemli olacağının değerlendirildiği belirtildi.

Banka buna örnek olarak TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın karar sonrası yayımlanacak metinde, gerekmesi halinde daha fazla parasal sıkılaştırma taahhüt etmesi ve makroihtiyati tedbirlerin nasıl yönetileceği gibi konularda iletişim dilinin nasıl kullanılacağı gibi konuları öne çıkardı.

Yine içeriden de çarpıcı analizlerle benzer bir noktaya dikkat çekiliyor.

“Faiz artışının her şeyin çözümü olmadığında hemfikir olmalıyız”

Arcven Capital-Yatırım Direktörü Doç. Dr. Caner Özdurak alınacak faiz kararı ya da artış oranı kadar karar metninden yapılacak iletişim de çok önemli olduğunu söylerken, “Her ne kadar verilecek faiz kararlarında Bakan Mehmet Şimşek ve ekibinin aldığı kararlara uyulacağı mesajı piyasalara verildiyse de burada sorgulanması gereken birkaç husus var. Öncelikle faiz kararını açıklayacak olan Sayın Hafize Gaye Erkan’ın biz henüz bir açıklamasını duymadık ve bütün iletişim Hazine ve Maliye Bakanı üzerinden yapılıyor. Yani daha karar alınmadan hala TCMB’nin bağımsızlığını sorgulamamaya ikna edilmiş değiliz. Bu nedenle alınacak faiz kararı ya da artış oranı kadar karar metninden yapılacak iletişim de çok önemli, hatta bana göre daha da önemli. Öncelikle faiz artışının her şeyin çaresi olmadığı konusunda hem fikir olmalıyız. Politika faizi, enflasyon, tahvil faizleri ve kredi faizleri arasındaki dinamiği tam olarak analiz etmeden verilecek her karar oldukça hassas ve sürdürülemez durumdaki ekonomi dinamiklerini orta-uzun vadede çok daha kötü noktalara götürebilir.” diye konuştu.

Özdurak, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“Enflasyon ve kredi faizini 1 yıllık tahvil, döviz kuru, gecelik faiz ve politika faizi değişkenlerini de ekleyerek oluşturduğumuz modellerle incelediğimizde elde ettiğimiz sonuca göre enflasyon ataleti giderek etkisini kaybederken gecelik faiz ve tahvil faizleri enflasyon üzerindeki etkilerini giderecek arttırmış durumda. Döviz kurunun etkisi ise hala baskın olmakla beraber KKM uygulamasının da etkisiyle giderek azalmış. Bu da bize şunu gösteriyor ki politika faizlerinin enflasyon üzerinde bir etkisi olmamasına karşın yapay bir şekilde indirilen faizin piyasalarda yarattığı risk ve stres gecelik faizler ve tahviller üzerinden enflasyona yansıyor. Kredi faizlerinin ise enflasyondan etkilendiğini görüyoruz. Burada altı çizilmesi gereken husus enflasyonun sebebi olan faiz politika faizi değil, irrasyonel politikalar nedeniyle bozulan ve buna göre yeniden konumlanan piyasa mekanizması. Fakat kredi faizleri yüksek enflasyondan etkileniyor. Bununla birlikte tahvil faizleri kredi faizlerini en çok etkileyen etken. Bu nedenle irrasyonel kararlar nedeniyle tahvil piyasasında oluşan her stres ekonomiye kredi ve enflasyon üzerinden yük olarak geri dönüyor. “

“KKM’de vaktinden önce sonlanma komplikasyon yaratabilir”

Dr. Caner Özdurak, kendisi açısından TCMB’nin faiz kararından çok bu kararı nasıl açıklayacağı ve ne şekilde iletişim kuracağının çok daha önemli olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kredilerde menkul kıymet teminatlarıyla ilgili düzenlemeler ve faiz artışları sonrası tahvil pozisyonları nedeniyle oluşabilecek zararlar, KKM uygulaması ile yapay bir şekilde ehlileşen döviz etkisi de düşünüldüğünde benim açımdan TCMB’nin faiz kararından çok bu kararı nasıl açıklayacağı ve ne şekilde iletişim kuracağı daha önemli. Ayrıca TÜSİAD ile Mehmet Şimşek arasında 16 Haziran 2023 tarihinde yapılan görüşmede TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan’ın konuşmasındaki şu bölüm de kritik; “Enflasyon şeytanıyla mücadele ve TL’ye güveni yeniden sağlamak birinci önceliğimiz. Ancak enflasyonla mücadelenin yolu TL’ye değer kazandırmaktan geçmiyor. Çünkü TL değer kazanınca, bu durum ister istemez ithalatı ucuzlatıyor, ihracatı pahalandırıyor ve dış açık yükseliyor.” Buradan hareketle KKM uygulamasından zamanından önce yapılacak hızlı bir sonlanma henüz yeni kadroya ikna olmamış piyasalar ve ekonomi açısından hiç istenmeyen komplikasyonlara sebebiyet verebilir.”

Yazının devamı için Dolar kuru bu defa sadece gözünü değil kulağını açtı!

Category:
News